İnsan hayatını pasta dilimlerine benzetiyorum. Birçok dilim var hayatımızda ve hepsinin kapladığı bir alan mevcut. İş hayatı, aile hayatı, eğlence hayatı, inanç hayatı, spritüel hayatı, seks hayatı…Listeyi uzatmak mümkün… Herkesin kendisine göre öncelikleri farklıdır. Ama birisine fazla önem verirseniz diğerinin payından alır, yani denge bozulur ama pasta bozulmaz.
Genelde hayatınızın önüne ne koyduysanız en büyük dilimi o alacaktır, hayatım boyunca yaşama amacımda en büyük başarının mutlu olmak olduğunu düşündüm. Bu yüzden kendim mutlu olamadığım zamanlarda bile boş durmadım etrafımdaki insanları mutlu etmeye çalıştım, onlarla mutlu oldum.
Çağırdığım şey mutluluktu ve çağırdığımda hep geldi. Ama işin bir de anlayamadığım bir boyutu var, bir süredir aklımdan çıkmıyor . Bu yazdıklarım belki de bu sorunun cevabını sesli düşünerek bulmayı amaçlıyor.
İlkokul ikinci sınıfa giderken ne olmak istediğime karar verdim. O andan itibaren hayatım boyunca hiçbir meslek dalını aklımın ucundan bile geçirmedim. Hatta çocukluk arkadaşlarım bilirler şimdilerde beni gördüklerinde bu isteğimi hatırlarlar. Amacıma uygun olarak ilgili okullara gittim, dereceyle kazandığım okulu amacıma uymadığı için pas geçtim, babam hep bu olayı anlattı durdu. Tıp fakültesi olayını örtbas ettim, ne anneme ne babama söylemeden iptal ettim. Hayalime uygun kuruma girdim ama o kurumda yapmak istediğim işe kavuşmama ramak kala olmadı. Tam o dönem hayat altüst oldu ve kurumda farklı bir alanda çalışmaya başladım. Bu arada master yapayım dedim, mülakatta yaşadığım tartışma beni soğuttu ve uzun bir süreliğine master mevzusunu rafa kaldırdım. Kurum içi sınavlara çalışırken hep bir bahane oldu ve arzu ettiğim sonuçlara ulaşamadım.
Kurumda yaptığım işler genelde beğenildi ve çok genç yaşa gelebileceğim en güzel yerde çalışmaya başladım. Birçok ödül aldım. Hatta çalıştığım müdürüme artık ödül almanın bende olumlu bir değişklik yaratmadığını ve ödülde bir kontenjan var ise bu kontenjanın yeni personele verilmesi yönünde kullanılmasını arzuladığımı ve ödülden feragat ettiğimi defalarca yineledim. Bunu söyledikten sonra aldığım takdir ve ödüllerde artış oldu 🙂
Bu arada yaş oldu 37-38… Kendimi bir boşlukta hissettim ve yeniden master yapmaya karar verdim. Ama istediğim bir alanda olmalıydı ve ales sınavına girerek müracaatımı yaptım. Mülakat günü sonradan açıklandığı için birçok farklı şehirden gelen insanların katıldığı ve benim yönettiğim toplantı o güne denk geldi, mülakata gidemedim. Defter yine kapandı. Şimdi de çalıştığım yer beni 6 aylığına Afganistan’a gönderiyor.Bunlar kadar bir de anlatmadığım şeyler oldu. Liste uzun açıkçası.
Şu master olayında hep bir engel hep tesadüfler beni alıykoydu. Zamanında önemsemediğim bir durum şimdi kafaya takmama neden oldu. Hangi engeli ben yaratıyorum diye düşünmeye başladım. Özellikle iletişim alanında hastane iletişimi ile ilgili bir kulvara girmeyi çok istiyorum. Eşim doktor ben uzun yıllardır hasta yakınıyım :), sorunları iki taraflı empati yapabilecek düzeyde bizzat tecrübe etme şansım oldu ve olmaya devam ediyor. Hasta yakınları çok acı çekiyor, doktorlar çok zor insanüstü şartlarda çalışıyor ve materyalist olarak huzur bulmaya çalışıyor ama onlar da totalde mutsuz. Gerçekten bununla ilgili hayata geçirmeyi kalpten arzuladığım ve insanların işine yarayacağına inandığım bazı projelerim var.
Bu işin yanında emeklilikte uğraşmak üzere ikinci arzum hukuk fakültesi… Ama nedense hep evren önüme birşeyler çıkartıyor, işte bu yazıyla ben de arzumu mektuplaştırıyorum. Umarım yerine ulaşır.
Bu isteklerimin olmaması le ilgili aklıma gelen şey; bu isteklerimin asıl arzuma engel olacağı yani mutluluğumdan götürüceği yönünde bir sonucu olması. Cevabını aramaya devam ediyorum.